In life, unlike chess, the game continues after checkmate.

(Hayatta, satrancın aksine, oyun şah-mattan sonra da devam eder.)

31 Aralık 2015 Perşembe

Tesadüfün de Bu Kadarı...

                                                                                                                              (31.12.2015)
..
Yine bir kış günü; yine aynı kirli hava kokusu ciğerlerime doluyor. kış yalnızlığımı iyice sarsın diye yorganıma sarmalanıyorum. sonra adına "Zagor" kokusu dediğim genzimi yakan bir şarkı (ki bir şarkı nasıl genzi yakar.?) beynimde yankılanıyor...hani benim için her zaman mucize ile eş değer olan... ama hiçbir zaman ulaşamadığım....Sahi ne çok olmuş "bu kelime" dilime dolaşmayalı.

Bir tesadüf acıtırmı insanın içini....

Duman çıkar mıdır hâlâ hiç içmediğimiz bir sigaranın izmaritinden....?

Bir poz daha verilir midir o ağacın altında...?

Aynı mıdır o sarı yapraklarının savrulduğu yollar...?  (ve sarı sadece ağaca yakışır)

Kocaman mıdır şimdi de hiç gidemediğimiz istanbul....?

"O şarkı" bizden başkalarını da yakmış mıdır.?

Sevmiş midir bizim kadar başkaları da kışın bu havasını...?

"Hep seni seveceğim" yerine "hep kahır" kazınmış mıdır ağaçlara...?

Mutlumudur şimdi de kıskandığımız üşüyen ama birbirine yanaşan kuşlar...?

Sarmaşıklar hep birbirine mi dolanmaktadır....?

Mektuplar aynı trafikle yazılmakta mıdır..?
Acaba çiçeklerimiz sulanmış mıdır bugün.?
Yine kasım mıdır en çok yakışan o gri şehre...?

Kağıttan gemilerimiz yüzüyor mudur orada; bıraktığımız su birikintisinde.?

Ayakların kayıyordur belki; şimdi...?
Neden yaslanmazsın ki bana...?
Çok mu uzak geliyor şimdi bu eller..? ya da gözler...?

Üst dişlerin alt dudağını ısırırken gözlerin hep yerde midir şimdi bile....?

Ellerin başka bir el arıyordur diye bir gün...
Bir mucize işte...adı bu olsa gerek..............

Vee...
Sözlerimi geri almak diyorum işte yine...
Sözümü geri alıyorum senden ve diğerlerinden... Özür değil bunun ismi...

"Belki gelir..."li ama hiçbir zaman geliri olmayan cümleler kurmak...
Kısacası;......ben yine yağmur yağan bir şehre dönmek istiyorum....

Ve büyük bir mucizeye inanıp, bağırarak o şarkıyı söylemek...

12 Ekim 2015 Pazartesi

Açık kaldığı için kuruyan ıslak Mendil


        Ekim güzel geliyor bana şimdilerde. belki gelecekte bir kızım olursa ismini ekim koyabilirim. Cama vuran yağmur damlalarını da sever belki.....

Oturup konuşabiliriz şehrin ışıklarını seyrederken, damlaların camda yarattığı her bir büyütecin içinden geçen hayatlari

Hem öyle güneşi bol bulan yaz ayları gibi şımarık da değil Ekim. ağırbaşlı, vakur. Gözlerinin içinde bir parça hüzün dahi var. Leonard Cohen'in Dance me to the end of love'da baktığı gibi hani

Ekim acı ile tatlının buluşması. ekim hasat zamanı. Ekim tüm bilinmezliklerin ite kaka sığdırıldığı ağzı kapanamayan bir bavul. Ekim terazinin ağır basan kefesi. Ekim nazlı bir kız.

İ
şten gelen babanın elindeki bim poşeti gibidir Ekim çocuk poşette çikolata olma ihtimalini düşünürken uzaklarda bir masum ölür. ölümden haberi olmayan bir memur elindeki dergide yazılı bir makaleden öyle bir lezzet alır ki boktan çayın tadı birden bine çıkar. çay demlemesini bilmeyen bir diğeriyse nargilesini beğendirmeye çalışır.

Bahtsız ortanca kardeştir Ekim. büyüğü Kasım'a filmler adanır; ufak kardeşi Eylül'e şarkılar bestelenirken ekim, pencere kenarında oturup bekler onları

Siyah takımın altına giyilen kahverengi ayakkabıdır Ekim... Açık kaldığı için kuruyan ıslak mendildir......İnsan yaratılışlıdır ekim, hüzün ve neşe arasında dengede

Oysa neler sığdırdık biz ekimlere.......Masal bu ya, bir varmış bir yokmuş. sen de masaldın, bir vardın bir yoktun ama daha çok yoktun

3 Haziran 2015 Çarşamba

Dön Dön Dolaştık Yine...




11/12/2006~19:11


    Fotoğraftaki kediler birbirlerinin omzuna kollarını dolamış gibi kuyruklarını şefkatle sararak birbirlerine dayanarak bir yola çıkmışlar....
 

     Yorgun bir günün sonunda evlerine dönüyorlarmış gibi...eminim, mırıl mırıl konuşuyorlardır...Belli, sınanmış, denenmiş bir dostluk bu.......uzun yolları da göze alabilen bir dostluk....



      Kedi gibi hareketli, değişken bir hayvanın özel bir anını yakalamak, hele hele fotoğrafını çekmek kolay iş değildir. bu fotoğrafı çeken her kimse bu
 anın fotoğrafını çekme fırsatını kendisine sunan "Rastlantı Tanrısı''na dua etmiş olmalı....



      Ya biz....binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz...? 


      Akşamüstünün gölgeli bir saatinde, yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşacağımız, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayacağımız bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında, tanıyabiliyor muyuz onu...? değerini biliyor biricikliğini benzersizliğini anlayabiliyor muyuz....?


      Yoksa, hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp, kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu...? 



       Karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken, bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz....?


      Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir. her zaman aynı fırsatları sunmaz.... Toyluk zamanlarını ödetir... 


      Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün..... 


      Bir akşamüstü yanımızda kimsecikler olmaz. yada olanlar olması gerekenler değildir....


      Yıldızların bizim için parladığı anları göremeyen gözlerimiz, gün gelir, hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir....



     Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak.....


      Bazılarının gelecekte sandıkları "bir gün..." geçmişte kalmıştır oysa.....


     Hani şu karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarında rastladığınız omzunuzun üstünden şöyle bir baktığınız sonra da boş verip nasıl olsa bigün yeniden karşıma çıkar dediğinizdir.....

    Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir "O"...


     Boş yere bu sokaklarda aranırsınız....
 
bkz..yeniden kırk oda, kırk bir kır kiki....   belki belki belki.......