In life, unlike chess, the game continues after checkmate.

(Hayatta, satrancın aksine, oyun şah-mattan sonra da devam eder.)

28 Haziran 2016 Salı

Bu Yazı Sabır Acı ve Göz yaşı İçermektedir


Masalların sonunda gökten teklifsiz düşüveren üç elmanın kurduyum ben......Masalımın elmalarını çürütecek kadar vazgeçtim senden......Hâlbuki....! dört güvercin kanadı gücünde sevmiştim seni.....Şimdi kimbilir kaç güvercin kanadı yol uçtum

İçimde hep bir umut taşırdım. bi gün gelecek derdim, beklerdim. yaşamak için bir nedenim olurdu.

Sonra anladım...

Giden O, ama ölen bendim. günler geçiyordu, aylar geçiyordu, mevsimler geçiyordu ama içimdeki acı geçmiyrdu. geçmediği gibi katlanarak artıyordu. ne zaman sokağa çıksam onunla gittiğimiz yerlere gittim. hepsinde hıçkırarak ağladım. etraftan insanlar koştu yetişti. "neyin var...?" dediler  durdular, baktılar sonra beraber ağladık.

Çok okudum. çok yazdım..........evin içinde yüksek sesle sürekli okuyordum.......bu kız delirdi galiba dediler. delirseydim her şey çok daha kolay olacaktı. ama o kadar çok acı çekiyordum ki deliremedim.

Acı duymadığımı sananlar, beni buz gibi bir insan belleyenler aldanır hep. varsınlar öyle bilsinler. ama acı bizi durduracağına göre yapılacak tek şey, hangi yoldan olursa olsun, nasıl bir yöntem uygun görünüyorsa o anda, müshil yutup içinden atar gibi, o acının dibine dek inip işini bitirmektir. önemli olan o acıyı, yeni bir güne engel olmasını önleyecek hızla atmaktır, yaranı ondurmaktır. ama ondan da önemlisi, bu sınırı aşarak, dolu dolu sonuna dek yaşamaktır. düşleri de, olanakları da son damlasına dek kullanmaktır. 

Evet, sen de isterdin kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba...........Bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz.....

Çikolata bile kurtlanır dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak..! birer hatıraya dönüşseler bile..! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun...? sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi unutmamaktırda

Ama;

Önemsizleştirmenin adını unutmak koymuşlar; hatırlamamak yokluk, alışmak dirayet olmuş.


İnsan olmanın belki de en güzel yanıdır unutmak.........eninde sonunda unuturuz.. en büyük acıların bile zamanla hafiflemesi işte bu yüzdendir.

Bir çok acı bir ipin ucundaki balon gibidir. balon uçup girmek ister ama siz o ipi bırakmazsınız. halbuki bıraksanız uçup gidecektir ama yoksunluk ve kaybetme hissi insana izin vermez kimi zaman bırakması için. işte bazı olaylar/insanlar da böyledir hafızalarda, siz unutmak istemediğiniz için unutamazsınız.

Bazen o balon o kadar uçup gitmek ister ki ve ip o kadar gerginleşir ki elinizi kesmeye başlar.. bazen gitmek isteyeni, unutulmak isteyeni bu yüzden bırakmalısınız..

"Aklımda ne vardı şimdi, ne isyan ne sinkaf ne halt, unuttum.."

Hatırlamak ve unutmak üzerine bir roman yazıyorum. hatırladıklarım ama daha çok da unuttuklarımla kaynaşan bir roman. unutmak kolay değil ama kesinlikle talih..


24 Haziran 2016 Cuma

Mutlu son yok, İdare eder sonlar var. Zaten ne bekleniyor ki, hayat da öyle değil mi..?

       Antidepresanların verdiği metalik tadı, mide bulantısını ve boşluk hissini sevmiyorum. bir de yazacak bir şey bulamıyor insan ama düşünmemek saadeti, paha biçilemez..!

Hani bazen boynunuzla ani ve ters bir hareket yaptiginizda şakağinizdan başlayip beyinize dogru negatif yelpazemsi cok pis ve anlik bir elektriklenme olur ya, tıbbi terimi nedir hiç bilmem, işte öyle bir şey

Hani böyle yüreğin sıkışır hani böyle duvarlar üstüne üstüne gelir hani böyle çok çaresiz istediklerine çok uzak hissedersin ya kendini  işte öyle bişey

 Bulutlar yokmuşçasına ay'ın göz bebeklerinin içine içine baktığı bir gecede... küçük ayrıntılar, küçük izler, küçük yaşanmışlıklar, küçük küçük hisler bir resmin bütününe eşlik eder, ortaya büyük bir tablo çıkar.. kabullenmeyi görev edinip, bunun için uğraş veren bir şahsiyetin başaramadıklarının utangaçlığıyla keşkeler geçer zihinden yani nasıl denir...? işte öyle birşey

       Ve kendine sorarsın

Özlem dehşet duygusunu bastırabilir mi..? ait olma duygusu, nefretten baskın çıkabilir mi..? nefret unutulabilir mi.?

     Ben kaç kez sustum. Hislerimin yarattığı ruh hallerini gizledim. Her telefonda hiç bir şey olmamış gibi yaptım sesimi. ‘"İyilik ya sen napıyorsun, aynen ben de çok yoğunum ya hiç vaktim yok"’ dedim. Her karşılaştığımda güldüm, hiç aklıma gelmemiş gibi. "‘Hadi ya, öyle mi oldu hiç bilmiyordum" dedim. Çoktan konu üzerine kat bile çıkmışken

İnsan, hüznünü nereye kusacağını bilmediğinde, yalnız kaldığında, paylaşma ihtiyacı duyduğunda yardımına koşar  yazmak..belki iki satır yazarsın belki iki dize..kalemin kağıtta hareket ettikçe; gönlün de hüzünden dinginliğe,mutluluğa doğru yol almaya başlar

Bende Yazıyorum yine, en guclu bildigim hallerimin halsizligiyle. basimi kaldiramiyorum, agzimi doldura doldura soyleyemedigim adindan.


Dengem sasti iyice, kulaklarim kör gozlerim topal. ellerim sagir olmus dokunmuyor

İcimde firtinalar kopuyor da dile getiremiyorum kufurlerle suslemeden. canini acitmak isteyip istemedigimden de emin degilim zaten

        Ama........

Her şeyden emin olsak daha kolay olurdu. O işe girebileceğinden, terfi edebileceğinden, okuldan mezun olabileceğinden, iyileşeceğinden, zayıflayacağından, saçlarını boyatırsan güzel olacağından, Galatasaray’ın Real Madrid’i yeneceğinden, Fenerbahçe’nin UEFA kupasını kazanacağından, Beşiktaş’ın elbet bi gün şampiyon olacağından emin olsan Daha kolay olurdu eminim hayat.

     Kim şampiyon olur bilmiyorum ama;


Zamanla geçmiyor. Zamanla siz olgunlasirsiniz, mutlu olmayi öğrenirsiniz, kabullenmeyi, isyan etmemeyi, sukretmeyi öğrenirsiniz.. zamanla buyursunuz.. buyudugunuzu pantolonlarinizdan anlamazsiniz belki. 


Bir sarki duyunca anlarsiniz artik aglatmaz belki o sarki..ayni yerden baska sebeple gecmenin huznunu duyunca anlarsiniz buyudugunuzu… zamanla unutmazsiniz yani.. seneye o gun geldigi zaman da sirf arkasinizin hatrina sirf o hep sizin yaninizda oldu diye hafifce gulumsersiniz..yerini hatirlarsiniz izi de kalmistir zaten........
          İşte Öyle Birşey..................20/04/2016

20 Haziran 2016 Pazartesi

Baş Ucu Sohbetleri


  Hani gece yatarsınız da aynı odada olan birisiyle başucu sohbeti edersiniz bir süre sonra uyku ağır basar da herşeye ıhı demeye başlarsınız

Siz sanırsınız ki gayet içten ve en canlı halinizle ıhı demiştiniz. oysaki karşınızdaki o ıhıların pek çoğunun farkındadır.

Gün içinde bizi ıhılayan her şeydir hayat. hayat bizi çok pis ıhılar..

Bir gün arkadaşım "P''  tamda böyle bi sohbettin ortasinda   neden bu oldu, niye bu başıma geldi dediğimiz her şey için iyi ki diyoruz aslındademişti

 Belkide haklı.....
Belki de sadece kimilerimiz bunu fark ediyor, kimileri de et/d(e)miyor, o kadar. benim de ''bunu gerçekten hak etmedim'' dediğim şey var, işte hasbelkader, herkes kadar.

Ama, bunu toplumsal düzeye indirgeyip, acımı hafifletme yolunu tercih etsem de günlük yaşantımda, gece bazen, yürürken sokakta tek başıma, hele de mevsimlerden baharsa aklıma geliyor. acıyor, içim

Öyle sorunlarını dile getirip anlatmayı seven bi insan değilim, sessizce beynimde çözeceğimi mi ne sanıyorsam artık.....bilmiyorum, içime atıyorum kısacası.

Ama  anlamıyorum cidden....halbuki benim işim insanları anlamak mesleğim bu benim dinlemek insanları

Seni de dinledim, hiç bi insanı dinlemediğim gibi. Anladım sandım ilk kez bi şeyi bu denli iyi kavrar gibi...

Aslında bir insanı tanımanın anlamanin en kolay yolu onunla herhangi bir oyun oynamakmış görememişim o zaman.... oyunu oynama tarzı kişinin kişiliğinin çerçevesini öne çıkarırmış anlamaliydim "O" oyunda skoru beklemeyip kaçmandan pes etmenden


Hep pişman olmuş biri olarak biliyorum ki yüreğimi her zaman sonuna kadar açacağım. "bu kalp kaç kez daha kırılacak.!" desem de, yanılmaktan yılmayacağım. insanları tanımaya çalışmaktan da, kendimi ifade etmeye çabalamaktan da bıkmayacağım

    Ve arkadaşim  "P"  dediğin gibi Umarım, iyi ki derim bigün...Umarım.


16 Haziran 2016 Perşembe

Bir Film Kadar Uzun, Birkaç Hayat Kadar Kısa

     



Ne kadar yarım bıraktığım kitap varsa bitirme kararı aldım...aradan 6 ay geçti tekine bile dokunmadım

Hepsi hala yarım duruyor rafta. benim gibi, senin gibi....hiçbir zaman sahip olunmayan tam bir aile gibi,....beceremeyip yarım yamalak bırakılmış bir evlilik gibi.....evden eve dolaşıp bir türlü yerini bulamayan masa gibi....annesi babası ayrıldıktan  sonra sürekli maruz kaldığı ''anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı.?'' sorusuna  ne cevap vereceğini bilemeyen arada kalan çocuk tedirginliği gibi..


      Turgut uyar şöyle der:
''Her şeyden biraz kalır; kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı  başlamakta çok iyiyiz, ama hiçbir şeyin sonunu getirmeyi beceremiyoruz...hayat hayat değil yarım kalmışlıklar cumhuriyeti.


Bende  soruyorum
Hani sen okuduğun hiçbir kitabı yarım bırakmazdın..? hani sonuna kadar giderdin..? Peki senin hikayeni başkaları  mı yazacak yoksa sen mi yazacaksın.?

13 Haziran 2016 Pazartesi

Biraz Limon Biraz Şeker Biraz Acı Biraz Karpuz....Herşeyden Biraz


      Şehrin karmaşıklığı sönük kalır beynimdeki trafiğin yanında. Her gün "Yarın farklı uyanacaksın" diye uyuduğun uykular hep aynı rüyalarla uyandırıyorsa seni sabaha ve artık gelsin istiyorsan ardından yaş bile dökemediğin bazı gemiler; belki yanıbaşımda belki de hiç bilmediğim bir şehirde benim gibi birileri var demektir.... Hissediyorum.....


Terk edilmiştim. bu kesindi...şimdi geriye gözleri ketılın ışığı gibi yanıp sönen kediler kalmıştı...

Bir farkla ki kediler su kaynatmazdı  ve kediler insanı yarı yolda bırakmazdı...

Kurumuş biber dizileri balkonlarda tuhaf sesler çıkarıyordu. acı sesleri seviyordum bu kesindi....

Ruh halim sürekli değişiyor sabah uyandığımda ağrıdan ölüyorum mesela sonra gülüveriyorum.... Bir çam ağacının altına oturmuş kös kös sonumu düşünürken bir kuş sesine bölünüyor asırlık uykum...Gitmeliyim diyorum en çok... 

Yazmayayım da görsün....hangimiz istemedik aklımızdan geçirmedik ki... ah yapabilseydik o gitmeleri... ah... sonra vazgeçip tövbe deyip cümle cümle birikiyorum.... herkes sınanıyor bir şekilde..

"Ben..?" çok şekilde evet ama düşünsene... Her şey bittiğinde ben "yenmiş" olacağım bu ölüsü kandilli dünyayı, sen "pişmanlıkla tüketmiş" olacaksın onca zamanı...

      Bak sabah sövüyordum sana şimdi acıyorum... birazdan özlerim yine aç gibi açıkta gibi...bu da yazarın ruh dünyası... :))



7 Haziran 2016 Salı

Hegel'e göre imkansız, Augustinus'a göre de karmaşık bir zamansallık problemi


     Teorik olarak da her an yeni bir anın başlangıcı olduğundan dakikada 60 kere aynısını yaptığımız şeydir  "yeniden başlamak" yeniyi çağrıştırsa dahi kendi içindeki tekrarlanma diyalektiği yüzünden imkansızdır

     Bir başlangıc cizgisi var zannederiz cok zaman....birileri alkıslayacak, diğerleri heyecanla izleyecek bizi...nasıl toparlanıp "oyuna geri dondugumuzu" takdir edecekler.... baslama sinyali verilecek...yaptıgımız onca hataları silmiş ve yenilememeye yemin etmiş bizler, koşmaya baslayacagız yeniden...oncesindeki uzun dinlenme doneminde hayatın yordugu ruhumuzu tamir etmiş olacagız...yeniden başlayacagız, taptaze...

       Oysa ortada ne bir çizgi var, ne seyirci, ne sinyal... darbelerle yerle bir olmus ruhlarımızı tamir etmeye fırsat bulmadan devam ediyoruz koşmaya...bir yerde durup sıfırlayamıyoruz yaşananları...aldıgımız "ders"leri uygulamaya koyamıyoruz nedense....

       Yeniden başlamayı, kan ter içinde devam etmek ile değiştirdik............Ya da, her adımda yeniden baslıyoruz belki de...


       Bazen bir sonun ardinda bulunur. ne kadar sure sonradan gelecegi sana bana baglidir. kimisi bir goz kirpista yeniden baslarken kimisi yillarini yitirir de yeniden baslayamadigini farkedemez, kendini kandirir durur

      Bazen bir kayibin ardindan bazen bir basarisizligin...

       Bazen de öylesine, bir sabah uyanirsin tavan başka renk gibi gelir, her gün giydiğin kirmizi elbisen pembeymiş gibi, aynada gördüğün gözlerin bir baskasina ait gibi gelir... güneşin sarisi o hatırladığın sari degildir sanki, bulutlar tersine akmaktadir. bir sabah gözlerini açtığında başka bir insan olmussundur. yeniden başlarsın....

      Öyle ya da boyle bazi bazi yeniden baslamalisin. gecmisin yilin en cok satan romanlari arasindaymis gibi gelecegine odaklanmalisin. dundeki sen universitede en sevdigin ama artik gorus(e)medigin bir arkadasin gibi kalmali. bu yeni dunyada yeni seni yavas yavas kesfedersin, aceleye luzum yok. amac mutlu olmak. mutsuz olmadan mutlu olunmaz

2 Haziran 2016 Perşembe

Bazen Sadece İhtimalleri Seversin

   
 
       Muhayyilesi kuvvetli bazı insanlar, sevdikleri ölülerin uzun bir yolculuğa çıktıklarını düşünmüşlerdir;   Bense bütün yolculuğa çıkanların ölmüş olduğunu düşünüyordum.... 

Ne büyük bir günah, değil mi...?

      Çok bekledim üstelik o kişi aslında yoktu. Var olmayan birini bekledim, gelecek mi diye umutla fallar baktırdım şimdi hatırladıkça acı bir tebessüm beliriyor yüzümde.....ama her şey geçti

       Nasıl mı.?


       Kaybettiğim birine üzülürken yanımda olan kişileri kaybetme korkusu kapladı yüreğimi. öyle durup dururken olmadı, sevdiklerimin hastalığını gördüm. hastalık... gün geçtikçe yaşlanıyorlar. kaybetmeye her gün bir adım daha yaklaşıyorum. 


      Hayatımda aslında olmayan birçok kişi önemsizleşti. anlamsızlaştı. Bir boşlukta hissettim kendimi. hiç gelmeyen, gelmeyecek o kişinin de bir önemi kalmadı. hayatımdan gitmek isteyen kişileri tartıyorum şimdi, çok sevsem de gitsinler istiyorum bir bakıma. gitsinler ve ben bir daha kaybetme korkusunu yaşamayayım. çünkü hiç gelmeyecek birini beklemek ne kadar acı veriyorsa insana, gelmiş olan insanları kaybetmek, bunun korkusuyla yaşamak daha fazla acı veriyor. her şey silikleşiyor.


      Hayatta gidip de gelmeyen o kadar çok şey var ki, hangi birini tutalım, hangisinin peşinden gidelim.. ölümün peşinden gidemezsin, birini alır öbürü sırasını bekler.. elinden bir şey de gelmez.. işte kıyıda durup o gemi gelecek demekten başka