In life, unlike chess, the game continues after checkmate.

(Hayatta, satrancın aksine, oyun şah-mattan sonra da devam eder.)

21 Eylül 2016 Çarşamba

Ameliyat Öncesi Son Yazi...ve...Belki de Son Gece


      Vücudumda patlamak üzere olan bir tümör var ama ben hâlâ "Basit" bir ameliyat hemen olcek bitcek diye kendime hatta yanımda olanlara cesaret vermeye çalışıyorum ama bir yandan da içten içe"yahu genel anestezi yapılacak, bir daha uyanmamak da var işin ucunda yada her an herşey olabilir"diye düşünüp tırsıyorum Aslında pek çok şey düşündüm ve sonunda "buda geçer" diyip rahatladım

Taa ki sabahına üzerime arkadan götü açık o yeşili giyip, kafama boneyi takıp, sedyeye uzanıp, karın açlığımı hissedip, ameliyathaneye ineceğim ana kadar........

  ((burda zamanı ileri saralim))


     {{ ameliyat sonrası hastanede kalınan geceler  taburcu olup eve dönüldüğü an ve dünyanın raporunu alıp işe gitmezken yapılan keyif pahabiçilemez..! en keyif aldığım dizileri hunharca izleyip yattığım yerde yemek yemek acayip güzel olacak miis miiss..}}

 ((zaman kaldığı yerden devam eder))

Değişik bir his korku desen değil sanki çaresizlik gibi....Ama çaresiz kalmanın çaresizliği değil....Sanki, o masaya yattıktan sonra kendi üzerindeki tüm egemenliğin biteceği, kendini tamamen o doktora bırakmak zorunda kalacağın için afallama çaresizliği gibi....tarifi güç..

Yattığın yerde kendine bakarsın, aynaya bakarsın, pencereye bakarsın, tüle bakarsın, kornişten çıkmış perde ruleti varsa gözün ona kayar, duvarda tablo varsa ona odaklanırsın. sanki ömründe son kez görüyormuşsun gibi gelir her şeyi

İç dünyan ayrı çalkalanırken beynin de ayrı çalkalanır...

Ölüm korkusuna bulandığımızda sevdiklerime el sallamak, ne olacağını bilmediğin beş saatlik bir uykuya dalmak sonrasinda yoğun bakım filan zor işler

Ölümü hep bir sebeple aniden gelen bir şey sanıyordum oysa "yaşadım ve şu anda ölüyorum" olağan seyrinde hiç düşünememiştim. yaşarken ki sakinlik ve sebepsizlikle gidilebileceği oraya aklımın ucundan geçmemişti.... Uyku gelir, gozlerin kapanir, kalp atislarin yavaslar, uykuya dalarsin..

Uyanır mıyım..??  bilmiyorum....saat ses çıkarmıyor, yelkovan akrepten hiç bir şey istemiyor bu gece bu bir işaret mi.?  Onu da bilmiyorum


Narkozu da yedik mi kuşlar martılar falan fena da olmaz hani....en çok korkutanda narkozlu iken söyleyeceğim şeyler maazallah tövbeler tövbesi :))

Hayatta ufak tefek veya büyük her şeye canımızı sıkabiliyoruz buna değmeyecek kadar değerli aldığımız her nefes....sevenlerim..ailem arkadaşlarım.....


Dünya dönüp durmaya devam edecek kimler ölüyor kimleri kaybediyoruz ama bu anasını sattığımın dünyası hala dönüyor. herkes öldüğünde bile dönmeye devam edecek. bu kadar acımasız işte

Ne biz bu dünyaya aidiz ne de bu dünya bize......Neyse  yine uzattım her zamanki gibi günün doğmasına ramak kaldı az sonra başlıycak macera.....
Artık yavaş yavaş vedalaşma zamanı....yarın ya olur ya olmaz.....Başka bir yerde de karşılaşırmıyız bilinmez.

Kim bilir belki de Sokrates haklıdır “İnsana verilen en büyük iyiliktir”ölüm

          O yüzden arkadaşlar
     Kopasıca sivri dilimden kırılan dökülen varsa  affola.... Yükselen egosuna gem vuramayıp beni kıranları da zaman alsa da affettim..... Uzun yolculuktaki kaçak yolcuydum ne halim varsa hepsini fersah fersah gördüm....Emeklememe, yürümeme ve yüzmeme tahammül eden herkese teşekkür ederim......Bu arada  ödünç aldığım üç noktayı giderken nereye bırakayım :)

             10.9..8...7....6.....5........

               ....zzzzzzzzzzz.......



15 Eylül 2016 Perşembe

Herkese merhem olma bazıları fitile alışkındır.


Öyle insanlar haline geldik ki dışımızdan şişmanlasak da içimizden kuruduk dışımızdan zayıflasak da içimizde yağ bağladı nefret....

insanlar görürsünüz, insanlar tanırsınız, paylaşırsınız , iletişim kurarsınız  peki ya Ïnsanlara değer verme durumunuz nasıl...? desem.....
Bence  garip bir ayrıntı vardır ki kimin neyi ne kadar hak ettiğine kadar vermek buna bir sınır limit belirlemek mümkün değil..

Ïnsanın yaşamındaki kişilere "sana şu kadar değer verdim sana şu kadar sana hiç değer vermedim" demesi bazı kişilere/şeylere "gereğinden fazla" (yani kime göre neye göre gereğinden fazla, karar ölçüt ne?) değer vermesi pek mümkün olmaz..
Sonuçta, yaşamdaki bir çok olayda olduğu gibi, ikili (ve belki daha çoklu) ilişkilerde verilecek değeri özne olan kişi belirler..

Karşıdakinin bunu hak etmesi, etmemesi, heba etmesi, göklere ulaştırması pek de önemli değildir, yeter ki özne kişi bir cevap aramasın "sana saçımı süpürge ettim, sen bana ne verdin" gibi bir laf etmesin bir karşılık beklemesin..

Bir karşılık beklendiği anda (ki bu durumda sizin verdiğiniz "değeri" karşıdakinin ne kadar anladığını anlamak gerekir, eh bu da pek mümkün değildir) illa ki "ben bu kadar değer verdim, o da bana bunları versin, bu kadar değer versin" denir, bu alınmayınca da hayal kırıklığı ortaya çıkar..

Oysa kimseden bir şey beklemeden yaşayanların böylesi dertleri yoktur birisine değer veriliyorsa o kişi sadece bahanedir......Ne demiş eskiler;  "ben seviyorsam sen bahanesin sadece"...... hepsi bu

Âma şöylede bisey var aklınizda bulunsun.....babaannem derdi ki, Herkese merhem olma, bazıları fitile alışkındır  :)))

13 Eylül 2016 Salı

Cevap yanlış ama gidiş Yolum doğruydu


     Dün gece müzik dinliyordum, yavaş tınılar tabiikiiii  Bülent Ortaçgil

Gözlerimi kapadım huzura bulucam dedim ama dışardan gelen sesler izin vermedi sahne şu...

Bir cift tartışıyor niyeyse bu sahneler evimin mutfak camı kenarına denk geliyor pek özel orası.. manzarasından belkide.......Ne fazla gürültü ne fazla ışık mesele bu  arkadaş der gibi.



Er kişi: senin götün çok fena kalktı.

Hâtun kişi: benim götüm hep kalkıktı ama eskiden bununla basedebilyordun simdi altında eziliyosun

Kız gittiği yerler için senden izin alsın. giyim tarzını senin için değiştirsin.. {zeki bir kadın olsa bir daha yüzüne bakmamasını gerektirecek} bir şekilde bağır çağır salak sevgiline. o tüm bunları yalayıp yutsun.

Zeki kadın fikir sahibidir, birikimlidir. senin bildiğin konularda halihazırda fikiri vardır sen ona kendi düşünceni empoze edemezsin.

Zeki olmayan kadın, zaten yüksek ihtimalle konuyu ilk defa senden duyacak, tek bildiği senin anlattığın versiyon olacak, senin yorumlarınla öğrenecektir. senin fikrini sahiplenecektir yani. önceden konu hakkında bir fikri olmadığı için muhakeme edemez. tebrikler kendine bir papağan edindin

Oysa zeki kadınla en hararetli ve gergin tartışmalarınızda bile birbirinizden yeni şeyler öğreniyordunuz. uzlaşmaya varıp varmamanız önemli değildi. aynı şekilde düşünmek zorunda değildiniz.

Birbirinizden duyduğunuz yeni bir sözcük, yeni bir bakış açısı yeterliydi. birbirinize bir şeyler katıyordunuz. şimdi tek yapman gereken boş bir cd'ye kaydetmek. o da sana aynı şeyleri baştan çalar çalar söyler. sen de egonu tatmin edersin herhalde

Rahat değil mi bu...? mis gibi kız işte. istediğin gibi yönlendir, üzerinde baskı kur, manipüle et.

Zeki olmayan kadın zeki kadına benzer mi hiç....? candır o can.

Bana gelirsek tamda bu yüzden evlenmedim....yukarı tükürsem ıssız adam, aşağı tükürsem dingil..! hangisiyle evlenelim.?  zaten evlenince de hayatımıza kuş mu konuyormuş sanki...? o kadar dandirik ki her şey; buzdolabı seçmek bile problem bütün sülalenin parmağı her işinizin içinde maşallah

Şarkı bitiyor bu arada sahnenin geri kalanında neler oldu bilmek herkesin hakkı lakin artık tüm hakları kendilerinde saklı

Ne diyordu baştaki şarkı; olmalı mı olmamalı mı   yoksa hiç değişmemeli mi ama ben değişmezsem ben olamam ki.....

12 Eylül 2016 Pazartesi

İki Nokta Üst üste Biri altta biri Üstte


      Saatler birbirlerine sürtünerek keskinleşmekte,  Eksilmekte olan sevinçlerim gölgesinde geçişmekte uzuuuuun zamandır.......Bütün kelimeler öylece durduğu yerde duruyordu kulaklarımda çınlayan herhangi bir diyalogun her hangi bir ölümüydü........

Ölümsüz bir diyalog olsa ne olurdu bu ölümlü dudaklarımdan dökülen yaşadığımı hissedebilir miydim...? ya da ona gerçek diyebilir miydim..?

Monologtur insanı öldüren ve gerçekliğe yapışan susmak ölüm değilse susmak değildir.........hep anlattım bu yüzden hep anlattım anlattıklarımı lime lime ederek

Sonra dedim ki söz ver kendine korkarak yaşarsan yalnızca hayatı seyredersin.....

O sırada hatirladim Edebiyat Hocam her defasında tekrarlardı....
"iki nokta üst üste biri altta biri üste'' insanlar da iki nokta üst üste gibidir,
her zaman biri allta, biri üsttedir, sen hiç yanyana iki nokta gördün mü....?
olsa olsa bizim gibi (üç nokta)... yanyana olur ve söylenecek söz her zaman yarım kalır ......demişti

Riskler alınmadan insan istediğine ulaşamıyormuş masallarda oluyor gökten elma düşme olayı ancak....

İstediğinize giden yolda dalgalarla boğuşmak uçmaya çalışırken düşmeyi göze almak gerekli

Ancak gözümüzü karartınca mutluluk anı geliyor......

Gerektiğinde binilen trenden risk alıp inmek, güzergah değiştirecek cesarete sahip olmak lazım.......

Bugünlerinin üstünden uzuuuuun seneler geçtikten sonra geçmişine dönüp bakan, yapmak isteyip de yap(a)madığı şeyler için içten içe acı çeken insanlar var.

《"ben orayı kazanmıştım da gitmediydim.", "cesaret edip de başlayamadım o işe. aman, en azından şimdi böyle iki ileri bir geri takılıyorum"》...En büyük tesellileridir

Risksiz bir hayat yaşamak çabası içerisinde olmuşlardır hayat boyunca mutsuzluklardan korktukları için mutlu olamamışlardır dört tekerli kapalı kutularının içinde kırmızı ışıkta beklerken yanlarında duran özgür ikitekerlilere imrenerek bakmışlardır, doğdukları şehirden çıkmaya korkmuşlardır hayatlarında bir kere olsun zıplaya zıplaya kan ter içinde kalıncaya kadar dans etmemişlerdir, baharda yeşeren çimlerin üstüne "gören ne der...?" diye düşünerek atlamamışlardır acı çekmemek için aşık olmamışlardır kendilerini hep engellemişlerdir
                                 Sınırları başkaları tarafından çizilmiş hayatların oyuncuları olmuşlardır

11 Eylül 2016 Pazar

Affetmek öfkenin zamana Yenilişidir bazen..


     Biz önce kendimizi kaybettik gerisi çorap söküğü gibi geldi. küstük kendimize sonra kimseyle barışmak nasip olmadı.........Kendimize hıncımızı hep başkalarından aldık. yılların kabullenişinin hıncını herşeye muhalefet olarak çıkardım belki.....

Nerde olduk bilmiyorum ama biz bi yerde sıfır olduk. daha da başka bişey olmaya yeltenmedik

Ben ki hevesle yapılmış o ıslak kekin tadına bakılıp bırakılmasındaki hüzünde de vardım....

Sonra sokaktan geçen insanlara sert sert bakarken korkumdan değil biraz da gözbebeğinde saçlarımın aksini sevdiğim için bana bak diyerek ısrar etmişimdir belki

Bir nevi iç dökme yazısı bu. malum, insanlara anlatmayı sevmiyorum böyle şeyleri. aradan geçen zamana rağmen hala seni affedebilmiş değilim. zira affetmesi güç

Çok şey öğrendim senden kor halinde bir yürek nasıl tuzla buz olur bir insan bir insanı kendine değil ama en fazla ne kadar yorabilir senden öğrendim çok yazdım sana artık kalem kıpırdatamayacak kadar

o yüzden
Sen nefesini yorma "Akıllım" çocuk ruhumla salaklığı yakıştıramam kendime.....birilerini yakıştırırken gösterdiğin özveriyi kendini bana yakıştırırken göstermemenin sorumlusu ben olmayacağım......iyi geceler......Varsa eğer.

7 Eylül 2016 Çarşamba

Hayalperest tosbağalar seyir ederken Ruhumun derinliklerinde


"Böyle yazı başlığı mı olur...?" dediğinizi duyuyorum ama başlıkları vurucu yapınca daha çok okuyucu geliyor dediler bende"vurucu" olsun diye zorladım biraz.....Tam olarak neye vuruyor bilmiyorum yazıyı yayına alınca anlayacağız o kadarını.....

Üzerinde düşünülmesi gerektiğini hissettigimiz ama tembellikten yada bilimum başka sebeplerden yapmadığımız konular üzerinde akil yürütmeler var bu yazıda...

Înadına yaşamak mesela.....¥aşamı var eden tek şeyin inat etmek olduğunu ifade eden bir eylem benim inanışıma göre 
          şöyle ki;
 "şeytan olarak isimlendirilen varlık eğer inat etmemiş olmasaydı, bugün bir sınavdan geçirilmesi gereken varlıklar olarak bizler/insan evlatları yaşamak dediğimiz şeyi bambaşka bir boyutta ve bambaşka ilişkiler çerçevesinde tanıyacaktık. 

Bu bir yana, eğer havva adem'in yasaklı meyvayı elde etmesi hususunda inat etmiş olmasaydı aynı şekilde şeytansı temelimizden uzak kalacak olan bizler, dünya denen yaşam alanına kavuşamayacaktık.......

Bu yaşamın doğasına ilişkin inat, direngenlik boyutu başlığın. bir de öbür tarafı var bu açıklamaların

O da  şöyle kii..

Madem dünya denen alana bir şekilde eriştik, o halde ölüme rağmen canlılığımızı korumaya uğraşmakla mükellef kılınır ve bu temelde deviniriz. bu kısımda da bir apaçık bir inat görülür. öte yandan bambaşka haller üzre var edilmiş canlıların, o bambaşka hallerine muhalefeten varoluşlarını inkar etmeyecek tutum, davranış ve yaşayışlar gerçekleştirdikleri de yine bu başlık kapmasında incelense fena olmayacak

Sokrates yaşamayı uzun süre hasta olmak diye söylemişti.

Kimisi için bir başkaldırı, bir isyan, bir onur savaşı galibi belli olmayan. ürpertiler içinde tedirgin nefes alıp vermekle yazılamayacak bir roman. mayın tarlası içinde yere düşen parçalanmış cesetler etrafında inadına başını dik tutup yaşarken ölümü göze almak, kimisi içinde ölürken yaşamayı göze almak

Belki de; Ukala bir suç aksiyonudur inadına yaşamak kim bilir....


Suç fakat kime göre...? Hangi hukuğun karşısında suçlu bulunabilir...?  Hangi vicdan bu eylemi suç diye nitelendirebilir...?  Haksızlığa kaşrı sessiz kalmak haklı sayılabilir mi....? Yoksa cezalandıran haddini aşan mıdır...? Hukuk ve din ne kadar örtüşebilir...?

Yazının Norması:: Tanrının kanunları insanların kanunlarından üstündür.

4 Eylül 2016 Pazar

Ne çok şey biliyorsun sen Öyle


     Bilmediğiniz o kadar çok şey varken Biliyormuş gibi yapıp yargılamanız varya   Haahh işte onun ben ta........

    Taş önemli bir şeydir ağalar, taş atmak da mangal gibi yürek ister hani.

    Daha önce bir yerde karalamıştım sanırım insanların beyinsiz olmasını anlayabiliyorum (yüce rabbim onlara çok görmüş, ne yapalım) ama demagoji yapanları daha doğrusu "yapamayanları" gerçekten anlayamıyorum..

     Tartışma esnasinda bir ansiklopedi dolusu bilgi koyarsiniz ortaya karşınızdaki tek cümlede olayi bitirir ; "demagoci yapma"  《daha Telaffuz bile edemezken gerisini varın siz düşünün

     İşin aslı şöyle şöyle diyerek yaptığı yüzüne vurulsa diyebilir ki "ben yalan söylemedim, olanı söyledim" konuyu saptırır yanlış anlaşılmaya kasten mahal verir

     Biseyi yapip edip ondan sonra gevelemek suretiyle konuyu sulandırır genellikle tartisma ve kavgalarda haksiz tarafin kullandigi yöntemler arasindadir

    Böylece yaptığını unutturmayi yada daha da kötüsü zeytinyağı gibi üste çıkmayı hedefler Eğer hakliliginiza gerçekten inaniyor ve karsinizdakinin demogojisini yemeyecek boyuttaysaniz bir sorun yok.....

    Ama degilseniz ezilmeniz söz konusu daha da kötüsü bir kere bu primi verirseniz bunun devami mutlaka gelecektir.

Evet siz daha iyilerine layıksınız  ciddiyim.

Dip not:..demagoji halkın kendi kendini yönetmesidir..  aaa bi dakika başka bir şeydi o..  Ama bilgi bilgidir kalsın......
                                                                Şaşıfelek Çıkmazı hatırasıdır çoookk gülmüştüm çok....

{{nerden geldi aklıma bilmiyorum}}

1 Eylül 2016 Perşembe

Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alıyor bu hayatta.


      Herkesin var bir hayali var bir hayal kahramanı…Adem ile Havva Kerem ile Asli

Havva'nın kahramanı Adem miydi bilmiyorum ya da Asli gerçekten Kerem'i mi seçti yoksa acısını dindirmek için bir liman mıydı Kerem...? Ama kitaplara geçtiler ister liman ister kahraman..

“Kaderci” biri olmadım Yaşadığın her şeyin sen hakettiğin için başına geldiğine inanırım..  Yaptığın her hareketin bir bedelinin olduğuna, kimsenin etliğe sütlüğe dokunmadan çok uzaklaşamayacağına inanırım.


Öyle inandım, belki de öyle ayakta kaldım. Hayatın adil olduğuna inandım hep.

İçeride bir yerde bedelin ödediği “O” günü düşündüm. Bu yüzden kimi zaman çoğu insana o kadar üzülmedim. Ölüm gibi hastalık gibi büyük acılardan, büyük olaylardan bahsetmiyorum elbette

Birini üzdüyseniz, üzüleceksiniz kaçarı yok diyorum

Zaten kendinden kaçamazsın...her gittiğin yerde bulur kendin seni varlığını tekrar tekrar çarpar yüzüne acıyla irkilip kendine gelirsin sonunda...gidecek başka hiçbir yer yoktur.....yinede yollara vurursun kendini

Yolculuk esas ne zaman başlar...? Tren düdüğünü çaldığında mı,? şoför kontağı çevirdiğinde mi...? iskeleden palamarlar atıldığında, yada tekerlekler yerden kesildiğinde mi...? Yoksa çin atasözündeki gibi "ilk adımda" mı...? ne zaman başlar yolculuklarımız.,?

Bilen bilir, yolculuk denilen şey, karar verdiğiniz zaman değil, yola çıktığınız sırada da değil, ikisinin arasında bir yerde, hazırlıklara giriştiğiniz an başlar.......bir sesin peşinden yollara düşülebileceği gibi, bir şeklin, bir suretin hatta bir kokunun peşinde dolaşanlar olduğu da söylenir. mümkündür. yeterki insan yolunu kendi izinde aramasın... aslolan yola çıkmaktır. aslolan aramaktır. yanıtları bulmaktan çok, soruları çoğaltmaktır...

Yürümeye devam edersin inceden. Bazıları yeni bir yolda yürümeye başlar, bazıları eskisinde devam eder. Ama harekete başlarsın

Bir şey olur en çok neye güldüğünü hatırlarsın. Hikayen canlanır gözünde. “Ben neler yapıyordum aslında” dersin. “Sadece benim yapabildiğim şeyler vardı onları niye yapmıyorum artık” dersin.

Sonra bir şey daha olur “nereden nereye” dersin.....Sahip olduklarını düşünürsün, neye ihtiyacın olduğunu düşünürsün.

İhtiyacın olan şey için mi üzülüyorsun, sahip olduğun şeyi kaybettiğin için mi ağlıyorsun tartarsın kafanda.

Bir sabah uyanırsın. Daha güzel görürsün kendini aynada. Dışarda güneş olmasa da olur.

Evet yanlış duymadın, bu kadar şey tek bir sabah içindir. O sabaha gelene kadar kimisi için yıllar geçer, kimisi için aylar haftalar. Ama o sabah var. Her şeyin daha iyi olduğu o sabah var.

Artık hazırsındır yeniden anlatmaya, yeniden dinlemeye.

İşte o gün de tam böyle oldu. Bir yıldız kaydı bir Eşkiya daha iyileşti. Pişman olmaktansa, minnet duymayı seçti biri daha.

Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alıyor bu hayatta. Çünkü pişmanlık minnetten daha güçlü bir duygu maalesef...........Hepinize ne yaşıyorsanız geçmiş olsun, hepsi ge'çicek'